2014 geride kaldı ve 2015 yılının ilk günlerini yaşamaya başladık. Ümit ederim 2014 yılı şirketiniz açısından başarılı geçmiştir; öngörülen hedeflere erişmişsinizdir.
Bütçe ve belki de strateji değerlendirme toplantılarında şirketinizin içinde bulunduğu ortamla ilgili trendleri gözden geçirmiş olmalısınız. Dışardan içeriye bakış açısıyla, ortamın barındırdığı fırsat ve tehditleri de, tahmin ediyorum, irdelediniz; eminim SWOT analizlerinin ışığı altında stratejik önceliklerinizi ve yeni aksiyonları tespit ettiniz. Şirketinizin yetkinliklerini de ele almış olmalısınız; nitekim 2015 ve takip eden yıllarda, şirketinizin hayatta kalıp karlılık içinde büyüyebilmesi, başta mevcut müşterileriniz ve kazanmayı düşündüğünüz yeni müşteriler ve rakipleriniz olmak üzere önemli paydaşlarınızın tatmin olabilmesi, farklılığınızı ortaya koyacak gerekli yetkinliklerle techiz olup olmadığınıza bağlı olacaktır. Bu süreç sırasında, sanırım temel başarı göstergelerinizi de ele aldınız ve yeni stratejik önceliklerinize göre revize ettiniz.
Şirketinizin ne işle uğraştığı konusunu (what business are we in?) belki şirket içi toplantılarda/ çalıştaylarda, danışmanlarınızın katkılarıyla ele almış olabilirsiniz; bu kapsamda, daha önceki yazımda Varan Otobüsleri-Pegasus örneğine değinmiştim.
İş modellerinizi gözden geçirmiş olmalısınız ve tahmin ediyorum segment bazında şu soruların cevabını araken uzun süren, çok sıcak tartışmalı seansların ardından tatminkar cevaplara ulaşmışsınızdır:
Mevcut müşterilerimiz ve kazanmayı düşündüğümüz yeni müşteriler niçin bizimle çalışsınlar?
Hedefimizdeki müşterilerin ‘yapmaya çalıştıkları işleri’n (job-to-be-done) hangilerine biz çözüm sunuyoruz? Müşterilerimizin hangi ‘ağrı/acılarını’ gideriyoruz, hangi ‘kazanımlar’ elde etmelerine imkan tanıyoruz?
Fark yaratan değer önerimiz nedir?
Müşterilerimizin, rakiplerimize rağmen, bizi tercih etmelerinin nedeni nedir?
Değer önerimizin, rakiplerimizin değer önerilerinden farkı ve üstünlüğü nedir?

Değişimin çılgınca yaşandığı ortamda, önümüzdeki yıllara baktığınızda, belki yorumladığınız yeni oluşumlar çercevesinde şirketinizin rekabetçi konumunu sürdürebilmesi için bir değişim yönetimine koyulup, ortamla uyumlanmasını, ortama adapte olmasını da bir zorunluluk olarak lider vizyonerliği ile gördünüz ve belki de 30 Aralık sabahı güvendiğiniz değişim şampiyonları ile mükellef ve güven tazeleyen bir kahvaltı yaptınız, üst seviye aksiyon planını oluşturdunuz.

Belki, 30 Aralık akşamı da şirket çalışanlarınızla yeni yıl yemeğinde bir araya geldiniz ve yaptığınız o etkileyici konuşmada en çok ‘değerler’ üzerinde durdunuz; şirket kültürünüzü besleyen ve stratejik önceliklerinizin hayat bulmasına ortam hazırlayan ve hal haline bürünmesi gereken değerleri tane tane örnek uygulamalarla dillendirdiniz ve sözkonusu şirket ‘değer’lerinin her birinin sizde anlam bulduğu şekliyle hal haline gelmiş olduğunu aktardınız, kendinizden samimi örnekler verdiniz.

Ödüllerin dağıtıldığı, şirket çalışanlarının çok eğlendiği, yüksek enerjili ve 2015’e kuvvetli ümit ve inançlarla bakıldığı o güzel geceden ayrılıp, evinizin yoluna koyulduğunuzda, içinizdeki ses şu iki soruyu sormuş olabilir:
‘Şirket çalışanları başta olmak üzere şirketinin paydaşları seni niçin bir lider olarak kalben kabul etmeliler?’
‘Şirketindeki itibarın evinde de, sosyal yaşamında da, hatta manevi yaşamında da geçerli mi?’
Bu soruları cevaplayabilmek için önce liderlik tanımınıza bir göz atmanız gerekecek.
Bu soruların ayaküstü cevaplandırılamayacağına kanaat getirdiğinize eminim.

Belki de 1 Ocak günü akşam üstü çayınızı yudumlarken, şirketinizin liderlik modelini/liderlik yetkinliklerini renkli şekillerle gösteren dokumanı önünüze koyup, her bir yetkinlik için geçerli davranış setinizle ilgili kendinizin tatmin seviyesini 1-10 skalası üzerinden değerlendirdiniz.
Hatta belki bu çalışma sırasında şu iki soru daha önünüzdeki kağıtlardan fışkırdı:
Niçin liderlik yapıyorum?
Liderliğimin amacı nedir?
Bu değerlendirmeden sonra yeni farkındalığınızla acaba neleri farklı yapardınız ?
Acaba, liderlik için güncellenmiş tanımınız ne olurdu?

Bill George’ın 2003 yılında ‘Authentic Leadership’ (Özgün/Aslına Sadık Liderlik) adlı kitabı yayınlandıktan sonra iş dünyasında ve iş kitaplarında özgün-aslına sadık liderlik (ÖASL) konusu/kavramı epey ilgi çekti. ‘Kendini Bil’ sözcükleriyle anlam kazanıp geçmişi Eski Yunan medeniyetine kadar uzanan ÖASL kavramı günümüzde geçerliliğini derinleştiriyor.
ÖASL tanımı şöyle: paylaşılan, ortak bir amaç etrafında insanları bir araya getirip, insanları etkin ve yetkin kılıp, sorumluluk üstlenerek insiyatif kullanmalarına ortam hazırlamak ve insanların özgün-asıllarına sadık kalarak sergiledikleri liderlik tarzı ile tüm paydaşlar için değer oluşturmasına yoldaşlık etmektir.

ÖASL, kendilerine karşı samimilerdir ve inandıklarını sahiplenirler. Başkalarına itimat beslerler, onların güvenlerini kazanırlar, ilişikilerini samimiyet üzerine kurarlar. Başkalarını, yapabileceklerinin en iyisini yapmaları konusunda yüreklendirirler; insanları, yüksek performanslı kılmak için motive ederler. Başkalarının beklentilerini rehber edinmezler; özlerine/asıllarına uygun davranırlar, özgündürler. Çevrelerindeki özgün liderleri ortaya çıkarırken, kendi başarılarını öne çıkartıp, kredi toplamaktansa, yetişen liderlere hizmet etmekten büyük tatmin sağlarlar. Mükemmel olduklarını hiç bir zaman düşünmezler, ‘olma’ hallerini sürdürürler. Gelişim alanlarının ve hatalarının farkındadırlar; eksiklikleri-zaafiyetleri ile yüzleşirler ve kabul ederler; kabullenmiş ancak gelişim çabalarını sürdürme konusundaki kararlılıkları ile insanlarla bağlarını kurup, onların yetkin ve etkin olabilmelerine yarayacak iklimi oluştururlar. Mütevazilerdir.
En belirgin özellikleri:
Bir amacı büyük bir tutku ile sahiplenirler,
Somut değerlerini hal haline getirmişlerdir; davranışları, değerlerini yansıtır,
Samimiyetle, kalben (şefkat, merhamet, empati ile) liderlik ederler,
Devamlılık arz eden ilişkiler geliştirirler,
Öz-disiplin (self-discipline) sergilerler.

ÖASL acaba niçin günümüzde iş literatüründe daha sık işlenir bir başlık/konu haline dönüşmekte?
İzlenen iç politikalar, uluslararası politikalar, şirketlerin yönetim şekillerini ve sürdürülebilirliliği tehdit eden tercih ve uygulamaları kapsayacak şekilde dünyanın haline baktığımızda çok ciddi ehil lider sıkıntısı olduğunu görüyoruz. Kısa vadeli kazanım hedefleri, ne pahasına olursa olsun büyüme şehveti, ırkçılık, ayırımcılık, eğitim, sağlık, adalet ve beslenme alanlarındaki yıkıcı yetersizlikler ve uygulamalar, kadın ve çocuk haklarındaki gerilik, kişilik haklarının ve özgürlüklerinin baskı altında tutulması, fanatik yandaşlık, ekonomik esaret uygulamaları vs. insan olmanın onurunu ve onurlu bir yaşam seviyesine ulaşabilirliliği ciddi şekilde tehdit altında tutmaktadır. Para ve güç edinme ve bu gücün ortaya çıkardığı birikimi (wealth) taraftarları ile paylaşan yönetici konumundaki kadrolar milyonlarca insana acı çektirmektedir.

Yönetim kadrolarında yer alan bazı bireyler, zamanla daha çok güç elde etmeye, daha fazla servet edinmeye, yüksek prestij ve sosyal statü edinmeye yönelip dış motivasyon ile beslenir hale gelmektedir. Dışardan gelen takdir ve alkışlar, itibar gösterileri bu kişileri o derece etkiler hale gelmektedirki, kişiler kendilerini vazgeçilmez yönetici konumunda görür hale bürünmektedirler. Büyümek ve kar elde etmek için, bu tür yönetim kadroları anlamsız hırslara teslim olup, değerleri/prensipleri/ faziletleri gözardı edebilmektedirler. İnsanlık ve paydaşları için geçerli büyük resme, faziletli amaçlara sırtlarını dönebilmektedirler.

2003-2006 yıllarında Young & Rubican reklam şirketinin CEO görevini üstlenmiş olan Ann Fudge bakın ne diyor: ‘’ Hepimizde bir liderlik kıvılcımı vardır, bu kıvılcım devlet idaresinde veya iş dünyasında veya sivil toplum kurumlarının oluşumunda/yönetiminde parıldayabilir. Esas olan, kişinin kendisini anlaması, tanımasıdır. Böylece, kişi, kendisine bahşedilmiş liderlik yetkinliklerini hangi alanlarda, kimlere hizmet etmek üzere kullanabileceğini keşfeder. Bu dünyada bir şeyler yapmak, iz bırakmak için bulunuyoruz. Hayat, birşeyler verip, layıkıyla yaşamak ve tadına varmaktır.’’ (True North, Bill George ve Peter Sims, s. xxix).

Tezatların çarpıştığı karmaşık ortamda, dalgalanmalara kurban gitmemek, yoldan çıkmamak ve büyük resme, erdemli amaçlara ulaşabilmek, ÖASL’lerin izlediği yöntemi daha da önemli kılmaktadır.

ÖASL’ler, iç pusulalarının rehberliğine tabi olurlar. İç pusulaları, insanlıklarının derinliklerinde, kim olduklarının, ne tür zengin kaynakların sahibi olduklarının, onlar için nelerin önemli olduğunun-nelerin vazgeçilmez olduğunun, erdemli tutkularının ve iç motivasyonlarının neler olduğunun, tatmin kaynaklarının nelerden meydana geldiğinin cevaplarını içerir. Buna göre, dönen dünyada, bir ayaklarını hangi noktaya sabitleyeceklerini tespit ederler. Kendi iç derinliklerine ve zenginliklerine dönük yaşarlar, onları sarmalayan dış çevredeki olaylara karşı aldıkları tutumlar ve yaptıkları tercihler doğrultusunda sergiledikleri davranışlar, olduklarının halidir-asıllarını yansıtır, özgündür. Başkalarından öğrenirler, ancak, kendi gerçekleri ve özleri kendi yaşamlarının, birikimlerinin, hayat hikayelerinin birleşiminden ortaya çıkar. ÖASL’ler, özlerini keşfetmeye, yaşamaya kendilerini adamışlardır. Hergün yaşadıkları sınavların, karşılarına çıkartmış olduğu aynalarda kendilerini izlerler. Yapmış oldukları tercihlerin sonuçlarını yaşarlar; çoğu tercihlerinden gurur duyarlar çünkü asıllarına sadık kalmışlardır, bazı tercihlerinden de tatmin olmamışlardır, ancak bu vesileyle, asıllarını/özlerini daha da çok keşfetmişlerdir. Bu keşif, onların tekamül etmelerine yeni fırsatlar yaratır. Gün gelir ‘düşerler’, ağır sınavlardan geçerler; yıkılmazlar, özlerinin-iç motivasyonlarının gücü ile ayağa kalkarlar, yollarına devam ederler. Ömür boyu öğrenme ve tekamül etme sürecinin bilincindedirler. Her yaşadıklarının bir nedeni olduğunun bilincindedirler, yaşadıklarının içinden öğrenme fırsatlarını özenle ayıklayıp, seçip zihin ve kalplerinde muhafaza ederler.

ÖASL’ler kendilerini gerçekleştirme yolunda içerden dışarıya bakış açısını benimsemişken, şirketlerinin bekası için dışardan içeriye bakış açısını benimsemişlerdir.
ÖASL’ler, özleri ile uyumlu bir yaşam sürebilmek için manevi hayatları, özel hayatları, iş hayatları ve sosyal hayatları arasındaki optimal irtibatı ve dengeyi kollamakta özenlidirler.
İnsan olarak şu donanımların sahibi olduklarının farkındadırlar ve her birinin bakım ve onarım gerektirdiğinin bilincindedirler:
Zihin/Yaratıcılık: bilinç, biliçaltı, duygu-düşünceler, yaratıcılık,
Beden/ Zanaatkarlık: nefs, beceri, yetkinlikler
Ruh/Karakter: gönül, meşrep-mizaç.

Yaşamlarının dört alanında öz/asıllarının aydınlattığı yolda tutunabilmek, kalabilmek için, yolun sağına soluna yüksek ‘güvenlik’ bariyerlerini döşerler:

Zihin/Yaratıcılıkla ilgili güvenlik bariyerleri: farkındalık-yüzleşmek, değerler, olumluluk, iyimserlik, hedefler, büyük resim, beynin çalışma mekanizması bilgisi, dogma temizliği, meditasyon, an’da kalmak, izlemek, sanatla ilgilenmek, seyahat etmek, okumak, günlük tutmak, kendine mektup yazmak, dinlemek,

Beden/Zanaatkarlık ile ilgili güvenlik bariyerleri: bedene özen göstermek-iyi bakmak, sağlıklı beslenme, nefsin bilincinde olmak, diri-zinde-uyanık olmak, spor, nefes, su, uyku, oruç, yoga, mesleğinde çok iyi olmanın gereğini yerine getirmek,

Ruh/Karakter ile ilgili güvenlik bariyerleri: ibadet, tasavvuf, şükr etmek, terapi, sabır, affetmek-bağışlamak, mütevazi olmak, vermek, hizmet etmek, düşünmek, yargıdan-varsayımdan uzak durmak, eleştirilmekten zevk almak, geribildirim almak, sohbetlere katılmak, her akşam günün muhasebesini yapmak, sevmek, saygı duymak, az konuşmak, özür dilemek,

Biliyorsunuz, yelkenli teknelerde, yelkenlerin büyüklüğü, teknenin hızını belirler, yelkenlerin ebatları ve yapıları maruz kalınacak olası rüzgarlardan en iyi şekilde yararlanmaya imkan tanıyacak şekilde tasarlanır. Öte yandan, göze çarpmayan, teknenin altında yer alan salma, teknenin, maruz kalacağı olası kuvvetli rüzgarda ve hırçın dalgalarda güvenli bir şekilde yol almasına imkan tanır.

Taze bir ruhla yeni yıla girdiğimiz bugünlerde, gelin, özünüz/aslınızla ilgili yeni keşiflerde bulunmak üzere kendinize bir fırsat tanıyın, düşüncelere dalın, bakalım iç pusulanız, sizi hangi denizlere yelken açtıracak ve salmanız sizi nasıl taşıyacak?
Kağıt ve kaleminiz hazır mı?

Kimlikleriniz nedir? Siz kimsiniz?
İş yaşamınızda bulunduğunuz noktaya nasıl geldiniz? Önemli dönüm noktalarınız neydi?
Farz edinki, meşhur bir yönetmen yaşamınızla ilgili bir film çekmek istiyor. Senariste hayatınızla ilgili neler anlatırdınız?
Isız bir adaya gönderileceksiniz ve 4 ay tek başınıza yaşamak durumundasınız, yanınıza sadece yedi obje alabilirsiniz, neleri alırdınız?
Yaşamınızda kendinizle gurur duyduğunuz üç önemli olay nedir?
Hangi üç yeteneğinizi yeni yeteneklerle ikame etmek isterdiniz?
Paranızı, zamanınızı ve enerjinizi yüz birim üzerinden nelere yönelik kullanıyorsunuz?
Son üç ayda hayatınızda neleri değiştirdiniz? Hiç bir sınır, engel olmadığını varsayın, önünüzdeki üç ay içinde üç neyi değiştirirdiniz?
İş yaşamında, güçlü yönlerinizden, hangilerinde ustalaşmış bulunuyorsunuz?
İş yaşamınızda, üç şeyden vazgeçiyor olsanız, nelerden vazgeçerdiniz?
En çok gıpta ettiğiniz lider kimdir? Niçin?
Hangi liderlik özellikleriniz çevrenizdekiler tarafından takdir ediliyor? Bugüne kadar yaşadığınız en ilginç liderlik deneyimiz neydi?

Yeni yılda, özünüzle/aslınızla daha çok irtibatta kalarak insanlığa hizmet etmek üzere liderlik özelliklerinizi sergilemenizi diliyorum.
Yolunuz aydınlık olsun.